Merhaba, ben Pembe Kral!
Merhaba, herkesin kendini tanıttığını görünce ben de istedim tanıtmak. zira el sıkışıp "Ben Cemre" demekten çok hoşlanırım
Ben Cemre. 18 yaşındayım. RPGTürk'ün belirli zamanlarında, belirsiz evrenlerde belirsiz işler yaptım. gerçekten çok fazla karakterim oldu. şimdi geriye dönüp baktığımda çoğunun ismini bile hatırlamadığımı fark ettim.
müzikten, edebiyattan ve resimden açıklaması olmayan muazzam bir keyif alıyorum. bilinmeyen müzikal eserleri de sizlerle paylaşmaktayım zaten. Öneririm, gerçekten herkesin keyif alabileceği tarzda müzikler paylaşıyorum. önemli olan ruhu doyurmak bence. zaten bu yüzden rpgtürkteyiz. muhteşem güçlü olabilmek için siteye katılan nice oyuncuların teker teker düştüklerine de tanık olduk çokça. Bu yüzdendir ki oynattığım çoğu karakter, zarar verme içgüdüsünden uzaklardır. Çünkü ben de zarar verme içgüdüsünden çok uzağım. birilerinin birilerine keyif alarak zarar vermesi gibi bir duruma ihtimal vermiyordum, aldatılana kadar. çünkü çok sevdim ben. fazla bağlandım.
bağlanmayın, bağlanınca kaybediyorsunuz.
eski rpgtürk dönemine nazaran çok değiştim, çünkü çok şey yaşadım. inanın bana, gerçekten çok şey yaşadım. ölümler, kazalar bıraktım arkamda. aldatıldım, haftalarca ağladım. yoruldum belki bazen ama devam edebildim hayata gülümseyerek. gülümsemek çok güzel bi şey, çünkü karşındakine ruh halini aktarabilmenin gerçek bir şey olduğuna inanıyorum. gülümseyen, acı çeken birilerini de gülümsetebiliyor. direk tanık oldum.
neyse, önemli olanın ruhu doyurmak olduğundan bahsediyordum. siteye katılan herkes, monalisa'nın ününü duymuştur. ama bir çoğumuz da, eğitimsiz gözlere sahip olduğumuz için, monalisa gibi alelade bir çalışmanın neden bu kadar ünlü olduğunu bilmez. ya da abstract çalışmaları görüp de, "bunu ben de yapardım, adam ne biçim para kazanıyor" diyeniniz mutlaka vardır.
ben hayatımı, bu boşluktaki soruları yanıtlamaya adadım diyebilirim belki. çok şey öğrendim, ama hiçbirini kullanmadım, kullanma fırsatım olmadı. naçizane görüşüm, her insanın böyle olması yönündedir. :p
bilkent üniversitesinde endüstri mühendisliği okumaktayım. ankarada yaşıyorum, ama eskişehirliyim. o yüzden sık sık eskişehire gider, Rıfkı denen arkadaşla buluşurum.
kendi kendime gitar ve piyano çalmayı öğrendim. ders almadım, zira bir şeylere farklı açılardan bakmayı öğrendiğiniz anda aslında o şeyin ne kadar kolay bir şey olduğunu görebiliyorsunuz. ben bu bakış açısından nefret ediyorum, kendi at gözlüklerimle attığım yarım sololara hayran kalıyorum bu yüzden. hiçbir zaman başkasının daha önce bestelemiş olduğu şeyleri çalmadım -chopin hariç- çünkü gitarda gelişmenin yolunun başkasının eserlerini çalmak değil tamamen kendin bir şeyler ortaya koymak olduğunu düşünüyorum.
zaten insanın varoluş sebebi de bu değil mi? bir şeyler koymak ortaya. yeni bir şeyler yaratmak ve onun altına imza atabilmek. buna da iki güzel örneğim var, biri italyan memuru çocuğu da vinci, öbürü bir kuyumcunun oğlu, timur. ister iyi, ister kötü anılın, hayattaki en büyük amaç bir şeylerle birlikte anılabilmek bence.
edebi eserler yazmaktan da ilahi bir keyif alıyorum. bazı arkadaşlar benim uzun yazmış olmak için uzun yazdığımı düşünüyor olabilirler. biraz kızıyorum onlara zira ben sadece düşündüklerimi yazıyorum. yazma dönemlerim değişkenlik gösterebiliyor bu yüzden. 20 satırlık bir eseri bir saat kırk beş dakikada yazdığımı da hatırlıyorum ben. olmuyordu çünkü, kendimi tatmin edebilecek tarzda cümleler kuramıyordum. bu yüzden çoğunu silip baştan yazdım.
aktarabileceğiniz, yaratabileceğiniz her şeyi yaratın. kendinizi geliştirin. 18 yaşındaki birinden tavsiyeler almak saçma olsa da, bunları yaptığınız zaman hayata duyduğunuz saygının kat be kat arttığını göreceksiniz.
ben cemre, ve ben pembe kralım. Hepinizi de çok seviyorum!
Ben Cemre. 18 yaşındayım. RPGTürk'ün belirli zamanlarında, belirsiz evrenlerde belirsiz işler yaptım. gerçekten çok fazla karakterim oldu. şimdi geriye dönüp baktığımda çoğunun ismini bile hatırlamadığımı fark ettim.
müzikten, edebiyattan ve resimden açıklaması olmayan muazzam bir keyif alıyorum. bilinmeyen müzikal eserleri de sizlerle paylaşmaktayım zaten. Öneririm, gerçekten herkesin keyif alabileceği tarzda müzikler paylaşıyorum. önemli olan ruhu doyurmak bence. zaten bu yüzden rpgtürkteyiz. muhteşem güçlü olabilmek için siteye katılan nice oyuncuların teker teker düştüklerine de tanık olduk çokça. Bu yüzdendir ki oynattığım çoğu karakter, zarar verme içgüdüsünden uzaklardır. Çünkü ben de zarar verme içgüdüsünden çok uzağım. birilerinin birilerine keyif alarak zarar vermesi gibi bir duruma ihtimal vermiyordum, aldatılana kadar. çünkü çok sevdim ben. fazla bağlandım.
bağlanmayın, bağlanınca kaybediyorsunuz.
eski rpgtürk dönemine nazaran çok değiştim, çünkü çok şey yaşadım. inanın bana, gerçekten çok şey yaşadım. ölümler, kazalar bıraktım arkamda. aldatıldım, haftalarca ağladım. yoruldum belki bazen ama devam edebildim hayata gülümseyerek. gülümsemek çok güzel bi şey, çünkü karşındakine ruh halini aktarabilmenin gerçek bir şey olduğuna inanıyorum. gülümseyen, acı çeken birilerini de gülümsetebiliyor. direk tanık oldum.
neyse, önemli olanın ruhu doyurmak olduğundan bahsediyordum. siteye katılan herkes, monalisa'nın ününü duymuştur. ama bir çoğumuz da, eğitimsiz gözlere sahip olduğumuz için, monalisa gibi alelade bir çalışmanın neden bu kadar ünlü olduğunu bilmez. ya da abstract çalışmaları görüp de, "bunu ben de yapardım, adam ne biçim para kazanıyor" diyeniniz mutlaka vardır.
ben hayatımı, bu boşluktaki soruları yanıtlamaya adadım diyebilirim belki. çok şey öğrendim, ama hiçbirini kullanmadım, kullanma fırsatım olmadı. naçizane görüşüm, her insanın böyle olması yönündedir. :p
bilkent üniversitesinde endüstri mühendisliği okumaktayım. ankarada yaşıyorum, ama eskişehirliyim. o yüzden sık sık eskişehire gider, Rıfkı denen arkadaşla buluşurum.
kendi kendime gitar ve piyano çalmayı öğrendim. ders almadım, zira bir şeylere farklı açılardan bakmayı öğrendiğiniz anda aslında o şeyin ne kadar kolay bir şey olduğunu görebiliyorsunuz. ben bu bakış açısından nefret ediyorum, kendi at gözlüklerimle attığım yarım sololara hayran kalıyorum bu yüzden. hiçbir zaman başkasının daha önce bestelemiş olduğu şeyleri çalmadım -chopin hariç- çünkü gitarda gelişmenin yolunun başkasının eserlerini çalmak değil tamamen kendin bir şeyler ortaya koymak olduğunu düşünüyorum.
zaten insanın varoluş sebebi de bu değil mi? bir şeyler koymak ortaya. yeni bir şeyler yaratmak ve onun altına imza atabilmek. buna da iki güzel örneğim var, biri italyan memuru çocuğu da vinci, öbürü bir kuyumcunun oğlu, timur. ister iyi, ister kötü anılın, hayattaki en büyük amaç bir şeylerle birlikte anılabilmek bence.
edebi eserler yazmaktan da ilahi bir keyif alıyorum. bazı arkadaşlar benim uzun yazmış olmak için uzun yazdığımı düşünüyor olabilirler. biraz kızıyorum onlara zira ben sadece düşündüklerimi yazıyorum. yazma dönemlerim değişkenlik gösterebiliyor bu yüzden. 20 satırlık bir eseri bir saat kırk beş dakikada yazdığımı da hatırlıyorum ben. olmuyordu çünkü, kendimi tatmin edebilecek tarzda cümleler kuramıyordum. bu yüzden çoğunu silip baştan yazdım.
aktarabileceğiniz, yaratabileceğiniz her şeyi yaratın. kendinizi geliştirin. 18 yaşındaki birinden tavsiyeler almak saçma olsa da, bunları yaptığınız zaman hayata duyduğunuz saygının kat be kat arttığını göreceksiniz.
ben cemre, ve ben pembe kralım. Hepinizi de çok seviyorum!